Hafif Müzik Bülten - 38 // Haftalık Müzik Raporunuz
The Murder Capital ile sohbet, Roxy Müzik Günleri sonuçlandı, Jim Morrison'ın kayıp büstü bulundu, Pete Doherty yeni albüm yayınladı, ve elbette ne dinlesek sorusunda verilen muhtelif yanıtlar
NE DİNLESEK?
Haftanın albümü 2000’lerin indie rock yıldızı, The Libertines ve Babyshambles’dan hatırladığımız Pete Doherty’den geldi. “Felt Better Alive”, 2000’lerin indie rock alemini takip edenler için şaşırtıcı gelebilir ancak Doherty’nin bilge bir şaire dönüştüğü, kendisi ve hayatla dalga geçtiği, hatalarını, yaralarını, zayıflıklarını kabullendiği, her şeye rağmen daha iyi bir insan olmaya çalıltığı bir albüm. Albümün adı, (hayatta kaldığım için memnunum), geride kalan fırtınalı, bağımlılıklarla dolu hayatına bir gönderme. Şuradan dinlenebilir.
Yeni Gripin şarkısının adı “Aklıma Ziyan”. Şarkı yakında çıkması beklenen yeni albümden gelen son single. Şarkının yapay zeka üretimi videosu Deniz Türkeri tarafından hazırlamış. Yapay zekalı işleri daha sık göreceğiz önümüzdeki günlerde.
Glam rock bayrağını günümüzde hala taşıyan ekiplerden Suede yeni bir şarkı yayınladı. Adı “Disintegrate”. Albüm bu yıl yayınlanacağı açıklanan “Antidepressants” albümünden bir single.
Tom Misch’in “Red Moon” adlı yeni şarkısıyla çağdaş caz dinleyicisi derhal ilgilensin. Takibe alalım.
Kuzey Londralı rockçılar Wolf Alice’in (yukarıda) yeni şarkısı haftanın rock kotasını güzel güzel dolduruyor. Şarkının adı “Bloom Baby Bloom”. 1970’lerin glam kültürüne odaklanan “The Clearing” adlı albüm 29 Ağustos’ta yayınlanacak. Sizi bilmem ama ben merakla bekliyorum.
Little Simz, pek yakında gelecek bol düetli albümünün öncülerinden birini bu hafta paylaştı. Şarkının adı “Young”.
The Black Keys, “No Rain No Flowerz” adlı hayli pop bir parça koydu platformlara bu hafta. Blues rock gitmiş, yerine disco dans ritimleri gelmiş.
DIIV “Return of Youth” adlı yeni şarkısını paylaştı. Bu shoegaze balad arada kaynamasın, ilgilenelim.
Roxy Müzik Günleri ödülleri sahiplerini buldu
24’üncü Roxy Müzik Günleri sonuçlandı. Bir zamanlar jürisinde benim de bulunduğum, Hayko Cepkin’i genç ve kimsenin bilmediği bir müzisyen olarak ilk karşıma çıkaran yarışmadır. Pek çok müzisyenin grubun olunun geçtiği % 100 müzik tarafından desteklenen Roxy' Müzik Günleri’nde kimler bu yıl ödül almış hemen bakalım.
Birincilik ödülü Deliler’e gitmiş. Yağmur Erdağ ikinci olmuş. Efe Küçükçınar üçüncü olmuş. Deepwish grubundan davulcu Derin Okur en iyi performans ödülü almış. Bu ismleri not edin illa duyarsınız ileride. Nejat Yavaşaoğulları ve İmer Demirer saygı ödülünün sahipleri olmuşlar. Biz de buradan saygılarımızı iletelim.
BUNLARI BİLİYOR MUYDUNUZ?
Birleşik Krallık çıkışlı müzisyenlerin yüzde 75’inin ülkeleri dışındaki bölgelerde, kendi ülkelerine göre daha fazla stream edildiğini;
Jim Morrison’ın Paris, Pere-Lachaise’deki mezarının başından çalınan 128 kg ağırlığındaki taş büstünün, 37 yıl sonra Paris polisi tarafından tesadüfen bulunduğunu, üzerinin hala graffiti ve yazılarla kaplı olduğunu;
2017 yılında hayatını kaybeden Chris Cornell’in solisti olduğu Soundgarden’ın bu yıl içinde daha önce hiç yayınlanmamış şarkılarla dolu bir albüm yayınlama ihtimali olduğunu, bu ihtimalin grubun sosyal medya hesaplarında müjdelendiğini;
Biliyor muydunuz?
RÖPORTAJ // The Murder Capital
“İdeallere yer yokmuş gibi davranıyorlar”
Geçen hafta İrlandalı rock grubu The Murder Capital’ın Almanya’daki iki konseri Filistin’e özgürlük talep eden mesajları nedeniyle iptal edildi. I Haziran’da İstanbul’da çalacak grubun solisti James McGovern anlattı.
-Son albümünüzün adı “Blindness” (Körlük), neye referans?
Hepimizin yaşadığı sınırlı bakış açısını anlatıyor… Aşkta, hayatta kaçırdığımız her şeyi.
-Bir röportajda şöyle demişsiniz: “Kendini ‘tamamlanmış’ hissettiğin gün, ironik bir şekilde, ölmekte olduğun gündür.” Üçüncü albümünüz “Blindness” yayılandı. Ne ölçüde ‘tamamlanmış’ hissediyorsunuz?
% 4
-Grup üyeleri farklı şehirlerdeyken kayıtlar sırasında kolektif bir çalışmayı nasıl sürdürebildiniz?
Her zaman yalnız ya da birlikte bir şeyler üzerinde çalışıyoruz, bu yüzden iş sürekli akıyor. En azından röportajlarda böyle söylüyoruz.
-2023’te hayatını kaybeden İrlandalı besteci ve ozan Shane McGowan için yazdığınız şarkı (“Death of a Giant”) hakkında daha fazla bilgi verebilir misiniz? Sizin için ne ifade ediyordu?
Shane’in işleri o kadar kırılgan ve içten ki. İrlanda kültürüyle bu kadar derinden kaynaşmış, iç içe yaşamış olması hepimiz için bir şans. Bence insanlığın nabzını çoğu sanatçının geçici olarak bile tutamayacağı kadar doğru ve uzun süre tutmayı başardı.
-Müzik ve edebiyattaki kahramanlarınızdan bahseder misiniz? Sizi nasıl etkilediler?
Lou Reed dikkatimi iki şeye çekiyor: Tuhaflık ve öngörülemezlik. W. B. Yeats bana mevsimlerle çalışmayı öğretti. John Keats zaten manifestoyu yazmış.
-Almanya’daki konserleriniz, bazı mekânlar konserinizde Filistin bayrağına izin vermeyi reddettiği için iptal edildi. Açıklamanızda “Bu sadece siyasi bir açıklama değil, insani bir açıklama” dediniz. Neler hissediyorsunuz?
Ölçülü kalmak ve mesajımızı net bir şekilde vermek istedik, bunu mekân dışındaki hayranlarımıza da iletmek istedik. Bizim için alışılmadık bir durumdu ama nerede durduğumuzu çok iyi biliyoruz. Mekân sahipleri, “Filistin’e özgürlük” pankartını asmamıza da izin vermedi. Yani bu sadece “ulusal bayrak yok” meselesi değildi. Bu dünyada ideallere yer yokmuş gibi davranıyorlar. Filistin halkı hiç bir durumda bundan daha sessiz olamaz.
-Sizce müzik günümüzde adaletsizliğe karşı nasıl bir rol oynayabilir? 1960’larda olduğu gibi yeniden güçlü bir siyasi araç olabilir mi?
Elbette olabilir. Herkesin elini taşın altına koyması gerek. “Siyasi” kelimesine çok takılmamak da önemli. Bu kelime bazı insanları uzaklaştırıyor gibi. Bahsettiğimiz şey bir insanlık trajedisi. Biz sadece insanız. Filistin’e özgürlük!